Tehlikeli İlişkileri yazmaya başlarken biraz tereddütlüydüm. Kendini çok tekrar eden bir şey olsun hiç istemiyordum. Bundan büyük bir kendine ihanet olamaz benim için, en nefret ettiğim şey. Zaten okuyanlar ne kadar "karıncalı", monotonluktan tiksinen birisi olduğumu anlamışlardır. Düşününce, konu kısıtlı gibi geliyordu, her şey ilişkiler üzerine. "Bu kaçınılmaz T.İ" diyordum ki yazdıkça daha yazılacak bir sürü acayip şeyin olduğunun farkına varıyorum. Bu sefer yazacağım konu da çok hassas. Yazmasam olmaz cinsten. Katılım beni sevindiriyor, herkese teşekkürler. Gerçi biraz sert mailler de almıyor değilim ama no problem.
Şimdi yazacağım şey, pek üzerine yazılıp çizilmemekle beraber çok yaşanılan bir konu. "Erkek arkadaşı olan bir kıza yazma".
Bir kızı beğenirsin, "üff" dersin kii... Bir dış ses kızı bir anda kızı bir fanusun içine alıverir. "Onun erkek arkadaşı var!". Rınnn rın, rınnn rın. Rın rın rın rın rın rın rın rın [Jaws, sayarak yazdım].
Erkeklerin ve kadınların bu konuya bakış açılarını karşılaştırmalı olarak yazmak istiyorum. Sonra başımdan geçen bir hikayeyi anlatacağım. Bu konuda, yani "available" olmayan bir karşı cinsi ayartma konusunda, kadınların sabıkası erkeklerinkini 40'la katlar. Yaşadıklarımdan biliyorum. Sebepleri çok basit.
1- Erkekler daha kolay baştan çıkarlar, daha kontolsüz ve daha samimidirler.
2- Kadınlar, bir erkek tercih edildiyse vardır bu herifte bir hikmet demeye yatkındırlar. Bu onlar için erkeği daha çekici kılabilir.
3- Erkeklerse bir kadın başka bir erkekle beraberse, var bu karıda bir hikmet demezler. Hikmetle değil, nimetle ilgilenirler. Ne görüyorlarsa ondan etkilenirler. Başka bir erkekle beraber olması bir çekicilik kriteri genellikle değildir.
4- Kadınlar birbirleriyle rekabeti severler. Erkekler nefret eder.
5- Kadınların rekabeti soğuk savaşa benzetilebilir, erkeklerinki sıcak temasa.
6- Değil yoksaymak, erkekler genel olarak bu durumdan hoşlanmazlar. Ben de dahil. Sebebini tam açıklayamıyorum, ancak sebebinin bir "delikanlılık raconu" olmadığını çok iyi biliyorum. Başka bir durum var. Yani sonuçta tabii ki özgürlükten yanayım. Herkes istediğini yapabilir. Herkesin kendi tercihleri olabilir.
Olay 2008 yılının ilk yarısının sonlarına doğru vuku buluyor. Bir gece bizim tayfayla, Lafonten, Tufan, İlker filan rakı muhabbeti yapalım demiştik. Ayıkken futbol, biraz olunca kadınlar... Lafonten'in seksomanyaklık derecesindeki komik hikayeleri, benim Bıcıbıcı'ya basılmam, eskiler meskiler çok tatlı bi muhabbet. Masada muhabbet süper. Ufak bir ayrıntı. Erkek muhabbeti hemen güzelleşmez. Yumuşaması lazımdır. Ancak doğru kıvamı da tutturdu mu tadından yenmez. Güzel bir evresi vardır. Herkesin kulak memesi kıvamına gelmesi durumu... İnsan o muhabbet hiç bitmesin ister. Ancak o muhabbet de en çok bir saat sürer. Çünkü biraz daha içersin ve gerisi saçmalıktır. Ben kulak memesi kıvamına geldiğimde başka memelere yönelmek adına genelde kesmekten yana olurum... Kader işte o gece de bi noktadan sonra konu hep bu erkek arkadaşı olan kadınlar, aldatmak maldatmak ekseninde dolaşmıştı. Saçma sapan konuşmuştum. Bazen yapıyorum öyle, salak salak konuşup sonra konuştuklarımın dönüp dolaşıp lak diye bana girmesi için gerekli zemini hazırlıyorum.
Erken başladığımız gecede saat 9 civarı kulak memesi kıvamına gelmiştik. Gayet erken yani.
O ihtiyarlar hadi biz dönelim ne yapacağız falan filan derken ben onlarda hayat olmadığını anlayıp başka bir arkadaşımı aradım. Taksim'de bir yerin terasında muhabbet ve eğlence halinde olduklarını söyledi, davet etti beni de. Ben de Ortaköy tarafından atlayıp bi taksiye gittim. 8-9 kişilik bir gruplardı. 2 tanesini tanıyorum. Ancak 6-7'si de bi' şekilde daha önce bir yerlerde gördüğüm mördüğüm insanlar. Düğün, başka bir arkadaş toplantısı vs. Tanımıyorum. Aşinayım. Ancak tanıyorum diyemem. Gider gitmez bir tanesi vardı ki, niye daha önce aşina olmadığıma hiç anlam veremedim. Mekana vardığım gini tabi ilk 10-15 dakika şu şekil baktığım için çevreme:
Hulahop'un üzerinde renkli bir elbise vardı, fuşya gibi bir renkte. Beli kemerli, bakın belim ne kadar ince görün diye cümle aleme ilan ediyor kemer. Pürüzsüz bacaklar ve ayakta alçak topuklu, önü babet gibi olan ayakkabılar. 1,63, 7,4. KGG (kıyafete göre güzellik) etkenini de koyunca 7,6'ları görüyor. Etek boyu kısa, bacaklar düzgün ve pürüzsüz. İnce bir ses tonu, kocaman bir gülüş. Kestane saçlar, upuzun kirpikler (bu kadınların kirpik olaylarını çözemedim. Hakikaten bazıları ok gibi oluyor. Sahtesi de zor anlaşılıyor. Niçin bütün kadınlar yapmıyorlar ki, ne kadar değiştiriyor kadını kirpikler)... O gece orada böyle "biz çocukken" mii, "when i was a little child" mııı, saçççma sapan bi konsept varmış. Öyle bir parti. Bunlar o yüzden biraz böyle fuşyalar sarılar marılar. Çocuk bahçesi gibi. Ortam felaket, sanarsınız kreş .mına koyim. Kızlar bir de böyle durumlarda "şımarık" bir çizgiyi severler. Hiç sevmediğim işler. Ogucuk mogucuk. Daha şirin şeker olduklarını filan düşünürler. Ben zaten Hulahop'a kilitlendim. O da farkında. O da bana bakıyor. Ben hamle edemiyorum çünkü ortam çok vıcık. Lan çıksam piste miste hepten biticem. Trilay lay lay, tiri lay laaaay, tiri lay lay looom. O filan çalıyo. Derken nerden geldiğini bilmediğim hulahoplar geldi. Pistte kızlar erkekler herkes hulahopları kapışıyor (yahu er kişi niye orda hulahop alır çevirir beline anlamıyorum ya neyse). Bu var ya, hulahopu bi' aldı, bi' çevirmeye başladı. Ben kendimden geçtim. Hipnotize oldum resmen. Artık nası bi hal aldıysam, arkadaşım yanıma geldi, ve o cümleyi kurdu. "Olm onun erkek arkadaşı var, hem de kim biliyo musun?". Ben hemen "Söyleme!" diye çıkıştım. Bir şey olacaksa zorlaştırmaktan başka bir işe yaramaz. Cidden istemiyordum erkek arkadaşının kim olduğunu bilmek. Hele ki tanıdık çıkması, hiç. Bu arada, ben arkadaşımla konuşuyorum, benimki, iki eli havada, el bilekleriyle hulahopu çeviriyo, çevirirken yavaş yavaş beline doğru kaydırıyor. Artık bakmakta sakınca yok herkes bakıyor zaten.

Tabii ki frene bastım. Yavşaklığın alemi yok. O basmadı ama, yanıma filan geldi. Ortak arkadaşları konuştuk filan. "Ne mezunusun? Sikko Üniversitesi! Aaa orda benim bi Osman vardı, senin yaşlarda." Ne tırt muhabbettir bu ya, ama iş yapar :)
Uyarı atışından sonra yeminle ben hiçbir hamle yapmadım. Önceki baktıklarım yetti sanırım. O geldi yanıma, muhabbetleri o açtı. Bir noktadan sonra beni telefonunu almak durumunda da o bıraktı. Kadınların bazı konulardaki ustalıklarına hayranım. İş için gelirsen haberim olsun (plaza çalışanı, arada gittiğim bir yer) gibi bir şey dedi. "Bizim güvenlik filan sıkıdır, hatta çoğu zaman sinir ederler insanı, o yüzden gelince beni mutlaka ara.." gibisinden bişi dedi. Ara dedikten sonra da bi es verdi, resmen al telefonumu diye. Ben de aldım. Yazdım Hulahop diye. Ertesi hafta oraya işimi düşürdüm. Aradım. Bir de bussiness kasa halini görünce zaten, bendeki his aşka dönüştü. Onunla hiç erkek arkadaşı varmış gibi konuşmadım. Sanki ben hiç bilmedim o hiç söylemedi. Beni bayağı bir etkisi altına aldı kız. Gözüme uykular girmez oldu. Nasıl güzel kız ya, ne tatlı kız anlatamam. Kendime gelemedim birkaç hafta. Yattık kalktık. Kaçamak bir tatil bile yaptık.Ben bir sevgili ilişkisine de girebilmek istiyorum, ancak onun ilişkisi de bir şekilde buna izin vermiyor. Haklı bir durum. Kesip atamayacağı bir dolu şey var. Ben de kendime güvenemiyorum açıkçası, o şimdi bilmemkaç yıllık ilişkisini sonlandırıcak, ben de 2 ay sonra karıncalanıcam. Çok kendime güvenli bir şekilde çıkamadım hiç Hulahop'un karşısına. Kendimi bildiğimden, kötü niyetimden değil. Cool tavrımı sürdürdüm ama o cool tavır bir iki ay işte. Ondan sonrası sünepelik olacaktı. Gerçekten her şeyi o istediği için yaşadık. Ben belirleyici değildim. Sonrasında kestik irtibatı.
O istedi, ben de hayhay dedim.
O demese, ben diyecektim. Hala aklımdadır Hulahop. Evlenecekmiş. İnşallah çok mutlu olur.