27 Ağustos 2009 Perşembe

Aldatmak ve Bıcıbıcı Devam...

Aldatılmak ayrı bir tecrübe, yaşamayan bilemez. Resmen apayrı bir öğreti, bambaşka bir baştan aşağı kaynar sular dökülüşü. Aldatılmayı ne kadar hakettiğinin ya da haketmediğinin hiç önemi yok. İğne gibi, cızzz diye giriveriyor. Daha önce de yazdığım gibi, ben Bıcıbıcı'da olayı biraz abartmıştım. Kaçak katından kaçak etine, her boku yedim. Hakettim mi? Kesin hakettim.

Olay şöyle vuku buldu. Çarpılma gecemden bir gün öncesinden alıyorum: Adam adama markaj olmadığı için işin cılkını çıkardığımı söylemiştim. Nispeten az kullandığım bir yöntem olan İnternet'ten tanışıp buluşmak üzere sözleştiğim bir kız vardı, Samyeli, bu kez ben takmadım bu adı, rumuzunun içinde vardı, samyelibilmemneydi rumuzu... Ortalama, vasat alt bile diyebilirim. Ama çekici geliyor işte.

İnternet ile başlayan ilişkilere dair de yazacaklarım var aslında. Bir ara değinmeliyim. Ancak çok kısa özetimi geçeyim, internet münasebetlerinde bir erkek doğruları söylüyorsa, işi çok kolaydır. Bir sonraki postumda İnternet ve arkadaşlık siteleri konularına değineyim. Buraya yazarsam çok uzatacağım çünkü.


Gibigibiydi. Bu kadar cingöz değildi ama, azıcık daha saftirik suratlıydı.

Samyeli boya sarı saçlı, Taksim ve Anadol Kasa kırması, 6,5 civarı bir tipti. Bıcıbıcı bende kaldığı için İnternet şubemizi işyerimize taşıyalı 3-4 ay filan olmuş işte. Samyeli'de sürpriz yok, çünkü webcamle yemediğimiz halt kalmamış zaten. Buluşmaya karar verdik. Ben, one night stand peşindeyim, o da öyle süper bir love story olmayacağının farkında zaten. Gerçekten öyle bir ağıma düşürme durumu yok. Bi' yemek, azıcık alkol, o elektrik alırsa, e ben de elektrik alırsam ver elini Djemba Djemba. Geldi buluştuk. Kasa tanımım ve notlamam birebir tutuyordu. Taksim/Anadol kasa, 6,5. Gayet seksiydi ama. Saçlar kızıl, kına mı boya mı belli olmayan bi renk vardır ya, ondan. Oturduğunda azıcık göbek var, ayaktayken çaktırmıyor ama... Makyajı biraz abartmış, belli ki o işin piri değil. Kıç cebi taşlı, dar bir kot pantolon ile geldi. Eller güzel, ancak birer bakımlılık harikası değiller. Djemba Djemba olaya olumlu bakıyor. Bana da o an için aşırı seksi geliyor kız. Maliye mii, maliye bilmemnesi mi ne öyle bir şey okuyor. Hiç hard disk'e yazmıyorum söylediklerini, kafamda gereksiz bilgi kalmasın diye. Kırmızı şarap söyledim. Bazı kadınlar masada erkeğin lak diye içkiyi ve yemeği söylemesinden hoşlanırlar. Öküz gibi yapmamak lazım bunu tabii. Azıcık reklamını yapıp ona başka bir çare bırakmamak en iyisidir. "Buraya geldiysek kırmızı şarap ve az pişmiş biftek yiyeceğiz, benden söylemesi" gibi bir cümlenin ardından, sipariş. Erkeğin hanesine +1.
Neyse bifteklerin tavaya verilmesini müteakip ben de mercimekle ilgilenecektim kiiii, restoranın kapısında bir silüet belirdi. İlk başta inanmak istemedim. Bıcıbıcı!

Aha geldi

Amerikan filmi mi lan bu? Olacak şey mi? Filan derken. Girdi bir masaya oturdu, Allah'tan öyle çok yakın bir masa değil. Bende nabız en az 200. Kesin görmedi, ona eminim. Daha doğrusu denyo T.İ kendi dünyasında öyle bir hayal kurdu. Kalkıp tuvalete gittim, gayrı ihtiyari bir şekilde. Orda güvende hissediyordum kendimi. Dişilerden kurtarılmış güvenlik bölgesi. Dışarıda Samyeli'yle Bıcıbıcı bir araya gelseler, güçler birliği yapsalar alamazlar beni ordan. Kendi ülkemin konsolosluğuna sığınmış gibiyim, Sıçmıklar Ülkesi. Bir üç beş dakika plan yapmaya çalıştım. Planım şuydu, bir iki arkadaşımı daha çağıracağım, 15 20 dakikaya gelirlerse, bu teke tek bir buluşma olmaktan çıkacak.Ben de Bıcıbıcı'ya, aslında ben kızı Lafonten'e yazmak için, Tufan'a yazmak için çağırdım filan diyeceğim. Aradım, dedim böyle böyle, geliyoruz dediler. Yapmam gereken şey 15 dakika topu orta sahada çevirebilmek. O Djemba Djemba ibnesi, zannedersiniz 2 saattir kuzey buz denizinde yüzüyor da o an çıkmış , işeyemiyorum bile, çişim kesildi. O agresif ön liberodan eser yok.

Tuvaletten çıkış

Tuvaletten çıktım, masaya otururken de şöyle Bıcıbıcıya sırtımı vererek Samyeli'nin yanına doğru oturdum. 2 dakika filan durdum öyle. Sonra Bıcıbıcı 2 masa filan yanımızdan geçerek tuvalete gitti. Arkası bize dönük şekilde. Aha dedim fırsat bu fırsat, kaçmalı. Hesap istiyim derken tuvaletten çıkış ve göz göze geliş. Kaynar suların başımdan dökülüşü. Böyle bir şey yok sevgili okurlar. Allah, düşmanımın başına vermesin.
Bıcıbıcı'yla göz göze geldik, nasıl sakin anlatamam. Bana el salladı, ama şöyle bir el sallama, hani kadınlar bazen yapar ya. Bütün elini değil de sadece parmaklarını salladı. Eli vücuduna yakın, kolda ve bilekte bir hareket yok, sırf parmaklar. Çok kadınsı bir hareket... Gözünüzün önünde canlandırmanızı istiyorum. O parmakları zaten bi salladı sırıta sırıta dedim n'oluyoruz. Masaya da geldi.

Valla dolusunu koymayacağım. Hayal gücünüze bırakıyorum şu sandalyelere oturacakları. Gerçekten aklıma getirmek istemediğim dakikalar, yüzler, saniyeler, saliseler...


Bu arada Samyeli'de de olaylara hakim olacak bi kıvraklık yok. Biraz Safyeli. Bıcıbıcı geldi, beni yanağımdan öptü. Aaa T.İ siz de burada mıydınız, müsaitseniz beraber yiyelim dedi. Öteki masaya bi baktım herifin biri oturuyo. Tak geldiler bizim masaya. Samyeli'yle tanıştı kendi. Habire gülüyo filan ama elleri filan titriyo, böyle bi sahne olamaz. Samyeli, ben, Bıcıbıcı, 2 haftalık erkek arkadaşım dediği zat. Ya ne yapacağımı şaşırdım. Kalkıp LAN YETEEEER diye bağırmak istiyorum. Sakinliğimi biraz koruyabilsem, hemen kalkarım o masadan. Ama basiretim bağlandı. Gülesim de geliyo amına koyim, sinirlerim laçkalaştı. Samyeli de Bıcıbıcı'ya ne iş yapıyosun filan diye soruyo :))) Olamaz böyle saçma bir şey.

Öyle bir durumdayım ki, tam hıyar pozisyonundayım. Bıcıbıcı ne dese yeri. Samyeli'den bariz akıllı ve güzel çünkü. Bıcıbıcı'ya göre hiçbir artı yanı yok Samyeli'nin. Güzellik, akıl, sevgiliye karşı anlayış, duruş, endam, görmüş geçirmişlik... Siki tuttum yani. Samyeli sadece birkaç günün hayalinde daha seksiydi. Erkek arkadaşım dediği tip de yakışıklı bi herif. Benden düzgün tipi, sarı saçlı kaslı maslı bişi. Porno yıldızı gibi adam. Toparlandım, dedim bizim çok acil bi işimiz var derhal gitmemiz gerekiyor.

Tam kalkıyoruz.

Sikiym Lafonten geldi. Lap diye masaya oturdu. Hadi ben olanı biteni biliyorum, bu salak tam .mcıkladı. Ne olup bittiğini anlamaya çalıştığı bir bakışlar var gözlerinde, aklıma hala her gelişinde yerlere yatıyorum gülmekten. Ben bunu da aldım kalktım masadan. Samyeli'ye çok teşekkür edip evine bıraktım. Lafonten'le meyhane'ye gittim. Tufan da geldi, durum değerlendirmesi yaptık. Ben durumu anlatıp hiçbir şey konuşamadım zaten. Çok koydu ya, yeminle elim ayağım boşaldı. SOnra bir SMS, "from Bıcıbıcı: Ben herkese hakettiği gibi davrandım. Hayatta başarılar." Bi de ordan aldık elimize, attığı tokat yetmedi bi de yerde tekmeledi :)... Şimdi böyle yazıyorum, orda fena oldum haa.

Sonradan öğrendim ki:

O üniversiteden bir arkadaşıymış, porno yıldızı gibi olan. Kendini doğa sporlarına vermiş bi tip. Bir gecelik bir oyunmuş falan da filan da. Bir şey diyemedim valla. Ne ekersen onu biçersin demişler. Her ne kadar kabullenemesek de başa geliyor. Telefonumdan anlamış, ben ne olursa olsun telefonumu karıştırdığı için nihai suçlu olarak onu seçiyorum.

Bıcıbıcı'Öğrendiklerim:

1- Aslında bildiğim bir şey: telefonunda melefonunda özel bir şey bırakma, kadınlar karıştırıcıdır. Bilmesine biliyorum da ihtiyatsızlık. İhtiyatsızlık ağır sonuçlar doğurabilir.

2- Kadınların damarına basmamak lazım. Damarına basmamak o kadar zor bir şey değil aslında. Azıcık akıllı davranırsan olur bu iş.

3- Bazı kadınlara ibnelik yapmamak lazım. düzgün ayrılabilmeli. Bıcıbıcı düzgün birisiydi. Çok fena bok ettim. Hayatım boyunca iyi bir arkadaşım olabilirdi. Şimdi Demet bile konuşmuyo benle.

19 Ağustos 2009 Çarşamba

Aldatmak ve Bıcıbıcı

Bu aralar pek havamda değilim. Niye olduğunu gerçekten bilmiyorum. Hayat enerjim düştü. Çakram dip yaptı. Çok az başıma gelir hayatta bu durum, iki yılda bir filan. Ne öyle ortamdan ortama koşasım ne de aksiyondan aksiyona uçasım var. İşime verdim kendimi. Geçer yakında. Geçen postta size yabancı bir sevgili ile ilgili bir şeyler yazacağım demiştim. Biraz ileri atıyorum o yazıyı. Ciddi değil eğlenceli şeyler yazmak istiyorum. Biraz modumu değiştirmek için.

O halde yine hafiften kaynayan sulara dalıyorum. Şimdiye kadar niye hiç yazmadım, değinmedim diye hayret ettiğim bir konu seçtim bugün. Aldatmak. Tamam, tamam. İbnelik yok. Hem aldatmak, hem de aldatılmak.

Yok öyle çünkü. Bir laf vardır, askerlik yapmış olanlar bilir. “Sen de s.kim .mcıkta, bedenim cennette olsun istiyorsun.” derler. Çok güzel laftır. Hem hiç acı çekmeyeceksin hem kral olacaksın tarzını kendine huy edinmiş insanlara çakılası çok güzel bi laftır. Misal Lafonten ibnesi, “S.kim .mcıkta, bedenim cennette olsun” ekolünün bayrak taşıyanıdır. Paşa hiçbir zorluğa gelmesin, her şey de hazır olsun, ne isterse yapsın, kimse ona kızmasın, o yapsın başkası yapmasın... Bende yok öyle. Rakip sahada çok kadınla bulunursan, kalende gole de hazırlıklı olacaksın.


Kadınlarsa genellikle çok adamla rakip sahaya geçmezler. Monogamiye daha yatkındırlar. Ama erkeklerden çok daha iyi kontraatakçılardır. Bitirici kontratak silahları vardır. Ne demek istedim biraz açayım. Misal ilişki bir erkek için artık karıncalanmaya başladığı zaman, yeni bir kapı açması, rakip alana bir oyuncu daha taşıması, ya da bizim deyişimizle kaçak kat çıkması uzun zaman alabilir. Oysa kadın, buna karar versin yeter. Bir gün içerisinde kalenden topu çıkartır, koşa koşa santraya götürürsün valla. Ancak kadın da buna kolay kolay karar vermez. Verenleri elbette vardır, fakat istisna. Kadınlar aldatmak yerine ayrılmayı tercih ederler. O ayrılıklarının sebeplerini arkadaşlarıyla konuşup onlar tarafından ne kadar haklı olduklarının tescillenmesi, bir iki hafta bütün herkesin onlarla hassas dönemlerinde olduğu için ilgilenmesi daha cazip gelir. Kadınlara aldatmak için ciddi sebepler gerekirken, erkekler derinlemesine düşünmezler. Pamuk ipliğine bağlıdır. Monogamiye olan inançları daha azdır.

Adı Meltem’di. Kod adıysa Bıcıbıcı. Adı bıcıbıcı kaldı, çünkü: Ben Demet diye bir arkadaşımın evine kahvaltıya gitmiştim (yalnız değildim 7 8 kişilik bir kahvaltıydı.). Biz gittiğimizde bir arkadaşının gece onda kaldığını, şu anda banyoda olduğunu çıkınca onun da masaya oturacağını söylemişti. Tabii hemen bende cinsel tansiyon tavan yapıvermişti bile. Meltem diye biri var, gece Demet’te kalmış, o anda banyoda. Sakin ol Djemba Djemba, sakin ol.


Breakfast at Demet's

Daha sonradan fazlasıyla öğrenecektim zaten de bu kızın bu hayattaki en belirgin özelliklerinden birinin banyoda çok uzun kalması olduğunu. Vallahi gülcemalini ilk görüşüm neredeyse kahvaltının sonuydu. Koridordan göründüğü an Demet’e baktım zaten. Bıcıbıcıyı kafaya taktım hemen. Bıcıbıcı minyon kasa, esmer ve yeşil gözlü. Çok güzel, daha doğrusu kendine çok dikkat ediyor. Çok severim öyle kadınları. Hani böyle bazı kızların elleri daha doğrusu sadece elleri de değil, tenleri böyle yumuşacık olur ya, hep aşırı temiz ve hep yumuşacık. Böyle balçığa girip çıksa yine de yumuşacık, tertemiz olur. Onun gibi bir şey. Esmer tende daha bi güzel oluyor. Her giydiği şeyi mağazadan yeni almış ilk defa giyiyor sanırsın. Oysa ki öyle değildir, ama bir şekil başarır bu kız onu. 1,62, ayarında bir kilo, çok güzel bir ses tonu, Bıcıbıcı güzel kızdı. Saçları dalgalıydı, ama hep fönlü dümdüz daha güzel olduğunu düşündüğünü söylerdi. Bence yanılıyordu. Normalde bir kız, başka bir kız arkadaşının evinde kalmış, sabah nasıl bir sahne beklersiniz? Kıçında yılların birikimi bir pot olan eşofman, kirli ama hep evde giyildiği belli bir çorap, üstünde arkadaşından aldığı azıcık bol, ev sahibi kızın eskiden günlük hayatında giydiği ama şimdi sokağa onunla çıkmayacağı bol bir tişört filan... Oysa Bıcıbıcı bi' çıktı. O ne güzellik. Salak gibi şıkıdım şık olmaya kasmamış. Pazar sabahı kıyafeti, ama ne kadar güzel. Güzel “ilk defa giyiliyormuş gibi gözüken” bir nike eşofman altı, eşofman altı hafif ispanyol paça gibi, karbeyaz, ince güzel bilekleri açıkta bırakan yarım spor çorap, dar bir beyaz body. Esmer vücut beyaz body. Kulakta güzel küpeler sırf kulak memesinde duran aşağıda doğru sarkan bir şeyleri olmayan küpeler (Hanımlar bunların özel bir adı var mı?) İlk defa bir kızı cümlelere dökerken bu kadar zorlanıyorum, hala da size Bıcıbıcı’yı tam tasvir edebilmiş değilim. Offf.

Tam olarak böyle bir kızdı. Şu sahne onun evdeki en olası tablosu gibi bir şeydi. Resim buradan alıntıdır.

Bıcıbıcı’yla tekere ilk hareketi vermek benim açımdan kolay oldu. Çünkü biz oradan ayrıldıktan hemen sonra beni sormuş. Bir yemekte alınan telefonlar. Biraz kadınların kurallarına göre oynanan SMS’leşme oyunları. Bunlar da ayrı güzeldir. Mesajlaşmaktan pek hoşlanmam, ama flirting aşamasında kullanılası bir tool. Benim kriterim çok net. Ne zaman ki yazdığın bir kız sana “ben yatıyorum, iyi geceler” gibisinden bir sms atar, sen de “tatlı rüyalar” tarzı bir sms atarsın, o da gülücük mülücük atar. Artık o zaman iş bitmiştir. Pik noktası odur, ordan sonra sms dozunu azaltmak lazım. Sana uyuduğunu haber veriyorsa bu “pencereyi aç perdeyi arala geleceğim rüyalarına” demektir.

Bıcıbıcıyla dört beş ay kadar beraber olduk. Sonra ben karıncalandım. Zaten benim default ayarlarım karıncalı. İki üç aylığına karıncaları dondurmayı başarıyorum, sonra onlar yine kazanıyor. Bıcıbıcıyla biraz abarttım bu işi. Adam adama oynayan bir tip değildi. Öyle olunca ben biraz gemi azıya aldım. Onla beraberken başka bir kızla kaçamağı geçtim, kısa süreli birkaç ilişki yaşadım mesela, kaçak kat çıkmışken bir de ayrı bir tek gece yaşadım filan. O zamanlar daha da bir meraklıydım zaten böyle şeylere. Bunların hepsinin götüme nasıl kaçtığını, kalemden topu nasıl çıkarttığımı bir sonraki postumda anlatacağım. Söz arayı böyle uzatmadan...

7 Ağustos 2009 Cuma

Yabancıdan bir sevgili? Chloe the Queeny...

Aslında belki başlık şöyle olmalıydı: Yabancıdan uzun süreli ilişki olur mu? Cevabını bekletmeden vereyim: Olur. Olur olmasına da öyle kolay kolay da olmaz. Açıkçası bu durum benim kişisel uzmanlık alanım değil. Tabii o zaman niye yazdın diyeceksiniz. Çünkü bu iki üç gündür gündemimizde arkadaşımız Koray'ın bir yıldan fazladır beraber olduğu Amerikalı sevgilisiyle olan ilişkisi ve sorunları var. Tutamadım kendimi. Önce kendimce bazı soruların cevaplarını vereyim sonra anlatayım.

Başta uzmanlık alanım değil dedim diye, o sulara dalmadığımı düşünüyorsanız hata edersiniz. Hemen çok kısa bir bahsedeyim. 4 sene önce turistik bir Amerika gezimde tanıştığım bir kız vardı: Chloe. Kod adı Queeny. Chloe the Queeny. Yunanlı bir babadan olma, Amerikalı bir anadan doğma. Çok güzel bir kız. Hatlar inanılmaz. Hıh şimdi tipi anlatmadan önce büyük bir paragraf açmam lazım:

Lakabı Queeny idi, çünkü, son Cadılar Bayramı'ndaki kostümü yukarıdaki gibi bir şeymiş, insanlar anlatıyordu bana, The Queen Bee. Ben merakımdan bir gün giydirip baktım. Çok yakışmıştı. Yukarıdaki resimdekinden bile fazla belki.

Bunca yazdıklarımda, önceki postlardaki bazı önyargıları değiştirin. Mesela notlamalardaki mantaliteyi. Daha doğrusu mantaliteyi değil de davranış politikalarını. Ne mi demek istiyorum? Atıyorum 8/10 verdim dediğim kız için kıza bir yaklaşma politikası güdüyorsunuz. Burada deneyimleyeceklerinizle orada deneyimleyecekleriniz çok farklı. Bizim bildiklerimiz Türkler için geçerli. Kafadan ayrım burada başlıyor zaten. Onların 8,5'u ile bizim 8,5'umuz bir değil. Bizde 6,5 - 7'ler kendilerini 8 zannederler, orada 8,5'lar kendilerini 6 filan sanarlar. Bir kere ezber burada bozuluyor. Orda tipten daha fazla kriter var. Onlarda popülerlik, havalılık filan kadınların karizmasında öne geçebiliyor. Yani çok güzel bir kız aslında elindeki silahın farkında olmaksızın biraz daha silik bir tip olabiliyor orada. Silik kelimesini kesinlikle kötü anlamda söylemedim, hatta bırakın kötü anlamı bir erdem bile diyebilirim.

Geziye gitmeden önce beni gezdirecek arkadaşıma şu linki atıp, gerekli hatırlatmaları yapmıştım. Yani bizi o diyarlarda Sapinto'ya bağlama, sap sap dolaştırma, biraz heyecan, ufak da olsa bi challenge olsun. O da Madeline diye bir arkadaşı olduğunu iyi, güzel, kafa, tatlı bir kız olduğunu filan söyledi bana. At bakayım şu Madeline'nin fotoğraflarını dediğimde gelen fotoğraflar tatmin ediciydi, Ben ne bileyim ibnenin bana kızın 30 kilo zayıf fotoğraflarını attığını. Kız iyi, şirin, şeker, tatlı bi kız da. Tatlıyı da biraz fazla kaçırmış son dönemde, belli oluyo. Basen loblarından biri Wahington'da, biri Florida'da... Hiç oralı olmadım zaten gittiğimde, açılmadan kapandı konu. Ancak ilk çıktığımız akşam başka bir arkadaşı olan Chloe'yi gördüm. Yandım Allah dedim hemen. kısa kollu böyle uçları işlemeli gibi incecik beyaz bir gömlek, sarıyla kumral arası saçlar, saçların birazı toplanmış birazı açık gibi, sanki ilk bakışta öylesine toplanmış, ama kesinlikle öyle değil. Kimse bana o küçük küpeli güzel kulağı göstermekte bir mühendislik olmadığını söyleyemez. bir yerinden kalkmış o saç kulak açıkta o kulakla boyun arasındaki inanılmaz seksi iniş meydanda. Nasıl anlatsam bilemiyorum, resim de bulamadım ama çok güzel, ince hatlı bir yüz, hokka burun. o gömleğin altına bir kot, ama öyle hop altına çekilip çıkılmış bir kot değil, bir değişik bir güzel bir şey. Boy 1,66, vücut hatları inanılmaz yuvarlak. Burada sihirli bir konuya değinmek istiyorum.

Bu güzel sihirli şeyin ne olduğunu azıcık daha uzun uzadıya anlatmak istiyorum. Umarım kelimelere dökebilirim. Yazarken bile heyecan duyuyorum çünkü. Kadında yuvarlak hat oldu mu, bu insanda ister istemez, biraz bile olsa fazla kilo hissi uyandırıyor. Fit olmaksa azıcık kaslı olmayı gerektirir gibi bir inanç var. Ancak hem yuvarlak hatlı olup hem de "sıfır fazla kilo" olabilmek bir kadının sahip olabileceği en güzel vücut tipi bence. Ben genelde ince severim, biraz kemik çıkıklığı filan bir çok durumda inceliğin handikapıdır, ben onlarla sevmeyi öğrendim inceleri. Ama hem ince olup hem bu hatlar inanılmaz bir şey, tek kelimeyle Tanrı'nın bir lütfu. Yani anlatmak istediğim vücut tipi yani hem yuvarlak hatlı ama hiç fazla kilosu olmayan gözümüzde bir anda canlandırabileceğiniz tip popçu Bengü, çok ince ama tüm hatlar yerli yerinde. Zıttı örnek de Gülşen, fit ama hatlarda o yuvarlaklık yok.

Bana göre Bengü'nün en güzel hallerinden biri

Ulan yine hiçbir şey anlatamadım vücut anlatmaktan. Neyse,şeytan detaylarda gizlidir. Di mi? Chloe the Queeny de zaten gruptaydı, iyi zannettiğim ama iş böyle laf ebeliği yapmaya gelince manda boku gibi sıçtığım İngilizcemle iyi kötü altyapımı kurdum. Zaten Yunan kökenli birisi, "topraam" sayılır. Fakat hiç gelmemiş Avrupanın Yunanistan kısmına filan, "aaa gel de bi gör baba topraklarını" ayarları verdim. Atina'dan, Selanik'ten filan bahsettim ona. İki kelimeyle, Easy Job ;).

Onun çok gezme fırsatı yoktu bizim gibi, orada öyle izin al, işi biraz salla, burası gibi değil. Daha programlılar. İki 3 gün ben de onun yanındaydım zaten, yakın olmak için bir iki gün de cabası yaptım, 4-5 gün etti. En son ring'i tamamlayıp 2 gün de erken döndüm onun oraya, etti bir hafta (2 ay sonra, o 2 aylığına Türkiye'ye geldi. Onunla kısa bir Yunanistan Turu yaptık. En son İzmir'e de götürdüm. "Türk-Yunan savaşının burada noktalandı, artık savaş yok. Sevişmek var." "hadi bakiyim" dedim. Yatakta daha rahatlar, insanı da rahatlatıyorlar. Biraz benciller, bencil davranmamalarını istiyorsan en önemli silah iltifat, biraz lafla yönetmek gerekiyor oyunu. Chloe'ye 8'den aşağı bir yatak performansı verirsem, Zeus'lar Afrodit'ler, Eros'lar, Apollon'lar üstüme çökerler. Poseidon gelir, donumu sıyırır donumu. Gerisini siz düşünün.

Gel gör ki, yabancı sevgilinin zorluklarından, avantaj ve dezavantajlarından bahsedemeden yine uçkur hikayelerine dönen T.İ, bir sonraki postunda daha ciddi konuşlara değnebilmeyi şiddetle umar.

2 Ağustos 2009 Pazar

Usta ile Margarita. Bir tatil ilişkisi! Devam...

Ertesi gün zaten Allah'ın emri, beach'te Margarita, Pembe Panter, ben beraberiz. Tavla mavla oynadık yine. Nasıl kötü oynuyorlar anlatamam, çok afedersiniz yendim bıraktım. Sonra da onlar oynarken oyunlarına karıştım ibnelik olsun diye. Sevmem aslında, ama muhabbet oluyor diye yaptım. Pembeye çok yardım edince bariz bozuluyordu Margarita. Hassas dengeler var böyle şeylerde, oyun deyip geçmemek lazım.
Çok güzel kız Pembe Panter. Ancak Akılçelen potansiyeli taşıyor.

Sürpriz Golcü oyuna dahil oluyor!

Şimdi, ben zaten Margarita'ya yazıldım. Öte yandan ödüm kopuyor bir kılkuyruk gelip Pembe Panter'e yazılacak diye. Benim güzel oyunum eloğluna asist olacak diye.
Çünkü neden?

Sebebi basit, nasıl ki daha güzeli varken ötekine yazınca şansın çok fazlaysa, sen ötekine yazdıktan sonra boşta kalan güzelin de boş durmama olasılığı o denli fazladır. Hemen sevgili bulan kız arkadaşına misilleme için radarları açar. Gol yemeye gelemez. Kabul etme olasılığı olan % 30'u hop diye %50'ler 60'lar seviyesine çeker. Yani şimdi marsığın biri gelicek, normalde o kızın suratına bakmayacağı lavuk, benim fedakârane hamlelerimden ötürü parsayı toplicak.

kızla yalnız kalmak lazım, pembe panter'den sıyrılmalı (resim alıntıdır)

Ödüm kopuyor kopmasına ama önlem paketleri de hazır. T.İ boş durur mu? Durmaz. Pembe Panter için gece önceden bunu düşünüp bizim tayfadan bir arkadaşı aradım, İlker'i. İlker Tuttuğunusker (Bu kendi söylemi, öyle başarılı bi kariyeri yok aslında, idare ediyoruz işte... Yazık, o da insan) Şimdiye kadar size bahsetmemiştim ama bizim kadronun gediklilerindir. Boş gezenin boş kalfası olduğu için böyle durumların vazgeçilmez adamıdır. Fethiye'deymiş zaten. "Olm arapası var, gel" dedim. Şimdi böyle kendime güvenle çağırabiliyorum, çünkü kız çok güzel. Güzel olmasa ağzıma sıçılır. Özetle İlker gelecek, kanattan bir bindirme yapacak, olay bu kadar kolay.

Neyse, biz beach'teyiz. Ben akşam için ortam hazırlıyorum. Pembe Panter'den sıyrılabilir miyiz acaba filan diye zorluyorum. Çünkü onun yanında bir şey yapamıyoruz. O gidiyo, ortam ısınıyo, geliyo soğuyo. O olmazsa daha iyi. O yanındayken belli ki benle gelmeyecek.

Dikkatinizi çekeyim!

Mr. İlker Tuttuğunusker aslında hem pas alıyo hem de ters tarafa koşu yaparak bana boş saha açıyor. Pembe Panter'le bizden uzak ortamlara alması hem kendi işine geliyor hem de bana yaratılan boş alan benim işime yarıyor. Ters tarafa yapılan bu koşu, boşkoşu mu değil mi az sonra onu da göreceksiniz.

İlker'in gelişi.

Zaten, ilk albenisi iyidir İlker'in, hemen kaynaşıverdi. Pembe de mutlu oldu. Belli ki olacak bir şeyler. Biz zaten birinci saatten sonra direkt rahatladık Margarita ile... Ancak, aklım da kalmadı desem Pembe Panter'de yalan olur. Mutluyum ama yine de, Tutuğunu'ya da helal olsun. Akşam oldu, ben zaten konuşmuştum İlker ile, dağılalım, şansımız artar diye. Ben bu arada artık "elele" moduna girdim iyice Margarita'yla.

Akşam, "bi arkadaşımın Bodrum'da doğumgünü var, hadi bi yarım saat uğrayalım" dedim masada Margarita'ya. Aslında bu Pembe Panter'e kibar bir mesajdı. Siz İlker'le takılın, biz de keyfimize bakalım demek için. Onlar da iyi anlaştılar zaten. Biz çıktık Margarita'yla. Çok güzel bir yere götürdüm onu... Hani doğum günü filan demeye kalkıştı. "Seninle başbaşa kalabilmek için dedim." Ucuz numaralar, genelde işe yarar. "Ama ille de doğumgünü istiyosan hallederiz" dedim. Bi tane tekli cheesecake, üstünde bi mum. Nasıl hoşuna gitti anlatamam. Banttan yayınımı yaptım, gördüğüm ilk andan beri çok hoşlandığımı, aslında bir süre böyle şeylere kendimi kaptırmamak istediğimi filan söyledim, buna rağmen cidden çok tatlı birisi olduğunu vs...

Uzatmıyorum, yine çok uzattım çünkü. Akşam beraber "uyuma" kararı aldık, zaten ikimiz de çok alkollüydük. Odaya gittik. Saat 2'ye geliyordu.



Bir sms geldi, İlker'den. Hasbam Sadece "Dakika ve skor?" yazmış. Mesaja Margarita'nın önünde cevap yazmadım. Çünkü, sms kritik bir şey, yani mesajlaşmak erkeklerin pek arasında yapmadıkları bir şey. Hemen şüpheleniverir bir kızla mesajlaşıyorumdur diye. Bu kadar gelmişken durduk yere soğukluk girmesin diye risk almadım. İlk tuvalete gidişinde, yazdım sms'i "0-0, fakat top penaltı noktasında. T.İ önce bir topu öptü ve sonra penaltı noktasına yerleştirdi. Mikrofonlarımız gümbed olimpiyat stadında, dakika ve skor alıyoruz. Evet İlker sendeyiz." yazdım.

Margarita tuvaletten çıktı, gayet güzeldi. Çok güzel bir gece geçirdik. Yatakta en az 10 üzerinden 7 (ben alkollüyken net virgül sonrası detay vermek istemiyorum. Yanıltmak istemem kimseyi) Azıcık sert bir tarzı var, benim sevdiğim cinsten :).

Sabah

İlker ne yaptı merak etmemek mümkün değil. Tabii ben gecenin sıcaklığından "Gümbed Olimpiyat stadından dakika ve skor" istediğim mesajdan sonra bakmayı unuttum. Telefonumda bir mesaj vardı. Ne mi yazıyordu?

"Abi öyle skor mkor deme, Pembe Panter çok tatlı kız ya, aşık oldum ben."
Eee demiştim ben, Pembe Panter bir Akılçelen diye.
 


TEHLİKELİ İLİŞKİLER © 2008. Design by: Pocket