3 Kasım 2010 Çarşamba

Gözler, Yasemin ve Büyük Şef...

Göz. Görmeye yarayan organımız.

Sözlük anlamına bakarsanız şunun gibi bir şey yazar.
Cisimlerden yansıyan ışığı geçirmeye ve kırmaya elverişli yapıda, bu sayede görmeyi sağlayan küre şeklindeki organ. Bu elbette ki gözün unisex tanımı. Ben unisex kelimesini hiç sevmem. Unisex, ne kadınsı ne erkeksi, tatsız tutsuz bir kelimedir. Mesela, hayatında hiç güzel bir “unisex” kıyafet göreniniz var mı? Erkek giyse feminen olur, kadın giyse maskülen. Ben sevmem, ne bileyim. Seven varsa mutluluklar. Ne diyodum ya, hah göz.

Bu gözler, seni özler.

Bana gözü tanımla deseniz asla unisex bir tanım yapmazdım. Erkek gözünü ve kadın gözünü kesinlikle ayrı ayrı tanımlardım. İkisi farklı şeyler.

İzninizle erkek önce gözünü tanımlayayım. Ne demişler? Beydies first.

Erkek gözü: Kadınlardan yansıyan güzelim ışıkları hiç vakit kaybetmeden odaklayıp, derhal beyne malzeme hazırlamak üzere şekle şemale sokup, “Hadi koçum gerisi sana emanet. Hisset o kıvrımları. Şimdi nereye odaklanayım? Göğüslere mi? Çabuk söyle, sal hadi nöronları! Hadi bebeğim hadi hadi!” gibi bir mesajla beraber beyne ileten, görmeyi sağlayan küre şeklindeki organ.
Bakın şimdi söyleyeceklerim önemli, biraz ilim irfan, bilmeyenler not alsın lütfen, erkek gözü toplam üç tabakadan oluşur.

1- Sert Tabaka (En dış tabaka, gözü korur, kollar. Latince adı Sklera. İsme bak, koçum benim.), 2- Damar tabaka (Karanlık oda etkisiyle görüntünün retinada oluşmasını sağlayan tabaka.) ,
3- Ağ tabaka ( Nam-ı diğer Retina, ışığı alır, görüntüyü derler toplar, beyin görme merkezine aktarır.)



Kadın gözü: Erkeklerden bir türlü yansımayan, yansıyamayan ışıkları, iyi niyetiyle bir şeylere benzetmeye çalışan, bu uğurda kimi zaman yaşlar döken, yansımaları evirip çevirip, binbir türlü ışık oyunuyla, eninde sonunda beyne bir görüntü olarak iletmeyi başaran, insanın aklına ceylan bakışlarını getiren güzelim organ.

Dikkat! Üç değil, dört bölümden oluşur.
1- Sert Tabaka
2- Damar Tabaka
3- Baskül tabaka (new)
4- Ağ tabaka.

Baskül tabaka da ne? Nereden çıktı?

Tehlikeli İlişkiler’in Bilim köşesine hoşgeldiniz.
Siz, sevgili bilim meraklıları, siz, her akşam bir belgesel izlemeden uyuyamayanlar. Bu kısma dikkat edin. Çünkü bu bilgiler hiçbir belgesel kanalında yok, National, Discovery, Da vinci Learning, Venus TV, intimacy, playboytv... Hiçbirinde.

Baskül tabaka (Latince adı Pondus)
Baskül tabaka, görüntüyü ağ tabakaya iletmeden önce şöööyle bi tartan tabakaya verilen addır. Çünkü kadın gözü, bu işin ışığı evirip çevirmekle olamayacağını anladığı için başka özellikleri de anlamak, taramak üzere evrilmiştir. Özgüven, bakımlılık, sosyal statü, vs. vs. Bunların hepsini basküle koyar.

Özetle, bir kadın görüntüsü bizim gözümüzden derhal beyne iletilirken, bir erkek, kadının gözünde önce bir kantara çıkar, kaç okka çektiği tespit edilir. Sonrasında beyne gider. Beyne ham görüntü gitmez. O görüntü başka datalar da taşır.

Tüm bu kadın/erkek gözü saptamalarını yapabilmek için ise güzel bir kadeh öküzgözüne ihtiyaç olması da ayrı postun konusu aslında :).

Ya yine, bir şey anlatacağım diye bi’ araba laf ettim yine.

Neyse,

Dört ya da beş yıl önceydi, 2005 ya da 2006. Daha önceden bu blogda hiç bahsetmediğim bir arkadaşım, Yasemin, onun işyerinde bir kutlama vardı. Bir sohbetimiz sırasında kutlamada yalnız olmak istemediğinden bahsetmiş, “İnek T.İ, bulamadın benim gibi bir afet-i devrana bir yakışıklı sevgili.” demişti. Yasemin pek benim tipim değil. Nasıl anlatsam, hani biraz erkeksi kızlar vardır ya, onlardan. Fizik olarak değil. Karakter olarak. Böyle aşırı dobra, tırnak içinde delikanlı, kadınlarla pek anlaşamayan kadınlar vardır ya, biraz onlardan. Yine de aklınızda kalmasın, 6,5 diyebilirim. O güne kadar benden kendisine bir sevgili bulmam gibi bir beklentisi olduğunu açıkçası bilmiyordum. Kendisine sevgili bulmak konusunda çok jet bir çözüm üretemeyeceğimden ve öte yandan bir hanımefendiyi bu şekil bir istekten sonra yalnız bırakmamak adına hemen, kendisine memnuniyetle kavalyelik edebileceğimi söyledim. Hem bana da değişiklik olurdu. Lafonten lafonten. Bıkmıştım, i.nden. Böylelikle yepyeni bir sahaya da yelken açabilirdim.

Akşam Yasemin’i kaçta almam gerektiğini sordum. Saat ve yer bilgilerimi alıp eve döndüm. Giyindim kuşandım. Yanıma birkaç çeşit kravat alıp, arabaya atladım.
Tam vaktinde Yasemin’e bir telefon ve iki korna. “Ben kapıdayım, dat dat!”. Hiç bekletmedi. Sadece 23 dakika. KGG’sini konuşturup, 6,5’tan 6,8’e koşmuş halde arabaya bindi. Çok güzel göründüğünü, ancak o güzel saçlarının bozulmasını istemiyorsa, arabaya biner binmez parfüm kokum dağılsın diye açtığı camları kapatmasını, zira geciktiği için ancak biraz sürat yaparsam yetişebileceğimizi söyledim. “Saat sıkıntımız yok. Zaten ilk biz gitmeyelim kek gibi.” dedi.
“Lan söyleyeydin ya ben de geç çıkardım.”
demedim tabii ki.
Çünkü yalnız bir kadın güzelleşmek için çok çok uğraşmışsa, anlayın ki gergindir. Çok büyük bir ihtimalle birine kur yapmak istiyordur. Onun gergin olduğunu çaktığım anda, bende jeton düştü. Ben, zokanın ucundaki yemdim. Yasemin, birini kıskandıracaktı ve bunun için beni kullanacaktı. “Aferin kızım.” dedim içimden. “Doğru tercih.” Derken boynumda kravat olmadığını fark etti. “Şıklığına şıksın ama, sana bir kravat bulmalıyız. Önemli bir gece bu.” dedi. “Sen seç istedim, sonuçta bu gece senin gecen.” diyerek arka koltuktaki beş altı kravatı işaret ettim. Arkasını döndü ve gözlerinde “Koçum T.İ, Doğru tercihsin, bu iş için biçilmiş kaftansın!” dediğini gördüm. Hemen uzanıp aldı. Hepsini tek tek parmaklarıyla da test ettikten sonra, “Bu.” dedi. “Hayhay” dedim.

Vardık. Yasemin koluma girdi ve biz mekana girdik. Çok hoş bir yerdi, boğaz ayaklarının altında. Bir iş yemeği ortamının kasıcı havası yok. Çünkü masa masa, hiyerarşiye göre düzenlenmiş bir durum yok. Yemek ve kokteyl arası bir şey. Karnını doyurmak isteyene yemek var, sohbet etmek isteyene alan var. Güzel.

Yasemin, gitmeden önce bana gerekli bilgilendirmeyi yapmadı aslında. Demedi ki bana, ben seni şu heriflerden birini etkilemek için çağırdım. Ah şu kadın gururu. Halbuki anlatsan bana, sen de daha rahat edicen. Benim açımdan zaten bir problem yok da, hani senin için.
Neyse,
Ben herifi hemen teşhis ettim zaten. Nasıl mı anladım? Beni Yasemin’in yanında görünce, hemen kulaklarının üst bölümü kızardı, ve suratına gereksiz salak bir gülümseme düştü. Hep kadınlardan bahsediyorum ama, biz erkeklerin de çok bariz tepkilerimiz yok değil. Neyse,
Ben hemen rolümü sahiplendim. “Yasemin’e sürekli yazan, ama bir türlü yüz bulamayan adam”ı oynayacaktım. Rolüm kapsamında, ben insanların önünde, Yasemin’e övgüler düzüyor, ortalar kesiyordum. Yasemin ise bana öyle pek de pas vermeyen ama arada da canım manım diyen güçlü kadını çok güzel oynuyordu. Bir iki methiye daha düzüyordum ki, baktım ki biraz daha ileri gidersem herif beni düzecek, yavaşladım. Zaten etrafta pek de çekici ve yazacak kadın yoktu. Ya yaşlı çiftler, ya da mesleğimde yükseleceğim diye göbeğine kaçak kat çıkan kadınlar. Bu yüzden, hafiften silik bir karakteri oynamaktan hiç gocunmuyordum. Rahattım.

O sırada o geldi: Büyük Şef. Güzel bir kadındı. Yaseminlerin departman şefiymiş. Tahminim 36 yaşında filan. Güzellik: 7,3, Hissedilen güzellik: 7,6. Tabii ki Business Kasa. Siyah dar, dizüstü bir elbise, sol omuz kısmı biraz hareketli, o hareket şık bir dekolteyle taçlanıyor. Tüylü müylü ama aşırı zarif bir omuz örtücüsü (tam olarak şal diyemeyeceğim.) Business kasanın vazgeçilmezi zarif siyah topuklular. Arkaya doğru gerilmiş saçlar. Büyük Şef, topuklu ayakkabıyla yürümeyi süper beceren kadınlardan (Bence topuklu ayakkabı giyen kadınların sadece %10’u bunu becerebiliyor.) İyi haber. Parmakta yüzük yok. Küpeler şahane! Oof of.



Bizim gruba geldi. Bu sırada herif bizim Yasemin’i iyice markaja almıştı. Bu benim için iyi oldu diyebilirim. "Boşa çıkman lazım oğlum T.I. Büyük Şef’e bak" diye geçiriyordum içimden. Ancak Büyük Şef çok zorlu bir hedef. Bir kere çalışanlarının önünde, kendinden neredeyse 10 yaş küçük birisiyim. Yaklaşmam imkansız gibi. Biz, ayaklı bir masanın çevresindeydik, geldi ve bizimle sohbete başladı. Çalışanlarının önünde olduğundan mıdır bilmem. Kendine aşırı güvenli bir hali vardı. Çok özgüvenli, çok ölçülü, çok kontrollü, ve fucking sexy!

Tanıştık ettik. Derken Yasemin, hayatının arapasını attı. Böyle güzel arapasını değme erkek atamaz. Dedim delikanlı kız diye. “T.I. Büyük Şef de 3 ay öncesine kadar sizin sektörde çalışıyormuş.” dedi ve o herifle beraber mekanın açık alanına doğru gitti. (Tabii Yasemin, ona büyük şef demiyor, X Hanım diyordu. ) İş, konuşmak için çok güzel bir konu olmasa da, başlangıç başlangıçtır. Bizim firma o aralar çok yeni, tutunmaya çalışıyor, oldukça küçük. O baya büyük bir firmada çalışmış. Ancak bizim firmayı da biliyor filan. Belki sizden almak isteyeceğim Bussiness Contact’lar olur diye telefonunu istedim. Hıyarlık parayla mı? Telefon mu?
Kadın da ince, parlak, küçük ve zarf formundaki güzel çantasından kartını çıkartıp verdi. "Buyrun." dedi.
"Hıyar Tiay" dedim içimden, mevzu işse, cep telefonu değil kart istenir. Cep telefonu istemek tabii ki çok büyük bir problem değil, ancak o anda yanlış strateji. Yapacak bir şey yok. Derhal gereksiz salak erkek gülümsemesi halimi takındım (artık hiç yapmıyorum, inanın). O da benim salak erkek gülümsemesi halimi takındığımı saptadı. 20-25 dakikalık bir sohbetin ardından teşekkür ederek yanımdan ayrıldı. Accayip renk vermiştim. Belki yanımda 20-25 dakika durmasının sebebi o kadar bariz şekilde renk vererek biraz gururunu okşamamdı. Bilemiyorum. Ancak kesinlikle çok acemiceydi. Öte yandan, o balkonumsu yerde, Yasemin’le herif, mercimeği iyiden iyiye fırına veriyorlardı. Onlara eserime bakar gibi şöyle bir baktım. Biraz şişindim, göğüslerime hava doldurdum. Biraz daha sağa döndüm, Büyük Şef! "Pofff" dedim, göğüslerimdeki havayı boşaltarak.

Biliyordum,
O akşam büyük şefin gözlerinin üçüncü tabakasında, yani baskül tabakasında (Pondus) geçirdiğim o 20-25 dakika sonunda, sanırım “tüysiklet” diye etiketlenerek dosyalanmıştım. O basküle bir daha çıkmamsa tam iki koca ayımı alacaktı.

Bir sonraki postta da söz o günü anlatacağım...
Yani,
To be contintin.

Sevgiler
T.I

13 DIYECEGIM ODUR Kİ...:

"leb" demeden... dedi ki...

sen telefonunu istemişsin T.İ. bu bir şey değil.

ben adam isteyince, heycaqndan cep telefonunu adamın eline uzatan kadın tanıyorum.

sonra otur bekle adam çıkalım desin diye...

:)))

Adsız dedi ki...

Hayır anlamadığım nokta bu kadınlar gençken kendinden büyük erkeklere ilgi duyarken neden yaş ilerdedikten sonra kendinden küçüklere ilgi gösterirler,
tam terside erkekler için geçerli gençken kendinden yaşlı kadınlara,yaş ilerledikten sonra da çıtırlara:)
?
anlamıyorum.

Talisman dedi ki...

Peki senin kadınlara not verirken geçirdiğin süreyi (görünce ilgili noktalara bakarak not veriyorsun ya) senin gözünün baskül tabakasının mesaisi sayamaz mıyız? Fark göremiyorum. Sadece tartılan noktalar farklı olabilir ama mantık aynı bence.

UYKUSUZ// UYURGEZER dedi ki...

güzel yazı olmuş :))
bence baskül tabaka erkeklerde de var..sadece sıralamadaki yeri farklı.. erkekte 4.sırada ve en son devreye giriyo.. UYRGZR-.-

T.I dedi ki...

Erkekte de baskül tabaka var tabii ki. Ancak gözde değil. O kadar erken müdahale edemiyor olaylara baskül tabaka.

Erkekte beynin başka bir bölümünde, nöronlar o kapıyı biraz daha geç çalıyorlar. Bazı erkekte çabuk çalarlar, bazısında geç. Kendimden örnek vereceksem bende çok erken çalarlar. Yine de bir kadının sahip olduğu sürate bir erkek erişemez.

küfkedisi dedi ki...

kravat olayı çok zekice ve gurur okşayıcı, takdir ettim.

T.I dedi ki...

Ben de bir ustadan öğrenmiştim. Kulakları çınlasın.

olenbayan dedi ki...

sklera tabakasi iyiymis. kadin cinsinde ismi farklidir belki ehehehhheheh

cipim dedi ki...

36 yaş çıtırdan hoşlanma yaşıdır ama 26 yaşında bir erkekte çok toydur. (30-31 iyidir) 1-2 görüşme sonrası hakkın rahmetine kavuşacağı kesindir. Toy erkek eğlenceli olduğu kadar tehlikelidir. Büyük şef güzel olduğu kadar akıllıymışta.

Adsız dedi ki...

:) cipim
anlıyorum da şimdi erkek gençken tecrübeli,olgun kadınlara hayranlığı aşikar.Peki yaş ilerledikten sonra ne diye tecrübesizlerle ilgilensinler.O yüzden mi yaşlı kurtlar mankenlerle evleniyor veya gününü gün ediyor.Demek ki olgun,yetişkin bayanlar da çekici olabiliyorlarmış.Bu bana garip geliyor.
Büyük şef de kızılderili ismi gibi değil mi:)

Adsız dedi ki...

Ha bu arada o bahsettiğin yaş aralıkları kişiden kişiye değişir tabi :)

T.I dedi ki...

@olenbayan: Öncelikle hoşgeldiniz. Kadınlarda adının değişip değişmediğine dair bir literatür taraması yapmadım. O yüzden şimdilik ortak kullandım ismi.

cipim 1, 2 görüşme sonrası tasviyenin yapılması normaldir. Herkes mutludur zaten.

rovanniemi: Hoşgeldiniz. İlk yorumunuza cevabım, gönül. Gönülle ilgili bir yazı yazmıştım. Nerden bulucam acaba, bir bakayım.

T.I dedi ki...

Buradaymış: http://tehlikeliiliskiler.blogspot.com/2010/03/yazmas-tehlikeli-iliskiler-gonul.html

 


TEHLİKELİ İLİŞKİLER © 2008. Design by: Pocket