28 Ekim 2011 Cuma

Ruh ikizimi buldum...

Bunca zamandır niye mi yoktum? Bir de bana hala bunu mu soruyorsunuz? İnanın, hiç halden anlamıyorsunuz? Ne kolay di mi sadece sormak? Bunca zamandır niye yoktun? İçi sizi dışı beni yakar dostlar. Peki tamam söyleyeyim. Uzatmanın anlamı yok. Çok meşguldüm. Evlenmekle. Şoklanmayın, hayat bu. Ne manevralar yaptırıyor insana. Yalnız ve güzel ülkemin, bir o kadar yalnız ve güzel kadınları, gidenin ardından ağlanmaz. Siz de ağlamayın zaten, hem evli erkeklerin de ayrı bir çekiciliği var derler. Onu keşfetmeye çalışın. İnsana hep geyik gibi gelir konuşulurken, "Artık düzenli bir hayat istiyorum.", “Ben yaşlı bir baba olmak istemiyorum.”, “Kaç nesil fark olacak çocuklarımla aramda”, hep güldüm bunlara. Ancak gerçekten de böyle bir kafa varmış. Mutsuz muyum bu kafaya girdiğim için, kesinlikle hayır. Kesinlikle ve kesinlikle hayır. Daha önce olsaymış keşke. Anlayacağınız, Jr. da yolda. Ben kız olsun istiyorum, hanım da erkek. İçimdeki his ise "Oğlum T.İ, sen haklı çıkacaksın ama du’ bakalım." diyor. Galiba kız. Bi' doğsun, söz resmini ilk sizlerle paylaşacağım. Facebook’a da koymayan namerttir. Hehee, çocuğum olsa da ben komik ve eğlenceli bir insanım mesajı verebilmek için de bebişin sıçtığı ilk boka da bütün arkadaşlarımı tag’lemeyi düşünüyorum. Böyle bokun tam vıcıklaşmaya başladığı, en kahverengiden bebek boku sarısına geçiş yaptığı alacalı yeri de Lafonten’e ayırdım. Onu oraya koyacağım, özel isteği. Bi’ insanın böyle bir isteği olur mu? Olabiliyor.

Özetle, aylardır nerelerdeydin diyenlere şöyle yukarıdaki gibi doyurucu bir cevap verebilsem, özrüm olurdu. Ama nerdeeeeeeeeeeeeeeeeeeeee? Koca bir yıl, “Saçlarını güzel yapsa 7,5’tan 7,7’ye çıkar.”, “Off, su içinde 8”, “Kotla iyi ama, abiyeyle de bi görmek lazım.”, “Sırf moda diye şekil şalvar giyen kadınları hayatımızdan çıkartmanın bir yolu olmalı, onu bulmalıyım.” gibi duygu ve düşüncelerle geçti. Geçen gün kendimi google earth’de Dominik dolaylarında ıssız ada ararken buldum. “Şekil şalvar” giyen kadınları oraya bırakma fantazim var. Sizin de bir fikrinizi alayım. Şurası bana uygun görünüyor ama siz ne dersiniz. Kuzey Atlantik’te şirin mi şirin bir ada. Henüz bir adı yok. Bence bu da bir avantaj. İsmini de kendileri koyarlar. Bakalım, kısmet. Kış yaklaştı ya, etekler, sırtı açık güzel elbiseler filan nispeten hayatlarımızdan çıkıyor. Bazı kadınlar var ki, hayatlarındaki bu boşluğu şekil şalvarla doldurmaya çalışıyorlar. Kuzey Atlantik açıkları iyidir, bence.

One way ticket, one way ticket. (Türkçesi: Kaaaal gittiğin yerde mutlu ol)

Öyle bir üşengeç oldum ki bu blog mevzusunda, az evvel blogu açıp ulan en son nerede kalmıştım diye son birkaç yazdığımı okudum. Sonunu anlatmam gereken bir Heidi Klum vakit tamam anım kalmış. Onu kısa bir cümleyle bitireyim. Peter’lik bizi bozar. Şimdi de bunca aydır neler yaptığımı hap yapıp yazacağım, ki blogda zaman kayması olmasın. Kısa kısa, kimler geldi geldi geçti. Evet sevgili okuyucular,sıradaki bölümümüzün adı : “Özet geç P.ç”

1- Ruh İkizimi Buldum

Zaman zaman bu ve benzeri konularda büyük konuşan bir insanım. Genelde yanılmam ama, hayat bu işte. Ne demiş atalarımız? “Büyük konuşanın, g.t oluşu da büyük olur.” Atalarımız tam olarak bu şekilde söylememiş olabilirler ama demek istedikleri kesin olarak bu. Eminim. Ben hiç inanmazdım öyle şeylere. Yok efendim herkesin bi ruh ikizi vardır, hayalet üçüzü vardır gibi safsatalara. Ta ki Sanem ve Sinem’i görene kadar. Tek yumurta ikizleri. Yani insan ister istemez, ne yumurtalar var dünyada diye düşünmeden edemiyor. Tek yumurtadan nasıl öyle iki güzellik çıkar, inanamıyor. Benim ruh ikizim onlarmış meğer... Bunca yıl ben mesnetsiz mesnetsiz atıp tutmuşum. Hayatları, her aşırı benzeyen ikizin olduğu gibi birbirlerinin yerine okulda sınava girme, herkesin onları karıştırması, çocukluk resimlerinde annelerinin bile ayırdedememesi gibi hikayelerle dolu. İnanın, anaları önce birini doğurmuş sonra öbürünü de CC’lemiş gibi. Kaç yaşlarına gelmişler hala da benzer giyiniyorlar sağolsunlar, milletle dalga geçer gibi. 1,70, kumral, keskin yüz hatları. dar kot pantolon üzeri gömlek, gömlek üzeri kolları uzun beli kısa ve dar ceketler, ceketler omuzları bi’ geniş gösteren cinsten. Bu arada, isimleri Sanem ve Sinem değil tabii ki, hemen anlaşılır gerçek isimlerini yazsam. Ancak böyle birbirine benzeyen iki isimleri var.
Ben bir kez bile karıştırmadım ikisini. Jest ve mimiklerden, bi' de kol kalınlığından hemen etiketlerimi koydum. Azıcık daha kalın kolu olan Sanem, kalın'ın a'sı Sanem! Olay bu kadar kolay. Niye karıştırıyor insanlar anlamadım. Samimiyetimiz, benim onları zerre karıştırmamamla başladı ve devam etti. Hikayenin devamını anlatmayacağım, çünkü bölümümüzün başlığı "özet geç p.ç". Sona atlayayım. Ayrılık kötü olmadı, onlar hala benim ruh ikizlerim. Bu arada, yanlış anlaşılma olmasın, katiyen öyle bir aşk üçgeni olmadı. Onlar öyle tipler değildi; ondan öte zaten beni bilirsiniz, gönül adamıyım ben, tek kalbim var.




ya yine çok uzattım galiba 2 ve 3'ü bir sonraki posta saklayayım.

Sevgiler, saygılar
T.I

Önemli Edit: Ya şu yazdıklarımı okuyup, hala evlendiğimi sanan insanlar var. Yok öle bişi, bi daha okusunlar...

4 DIYECEGIM ODUR Kİ...:

küfkedisi dedi ki...

aman be sazan gibi atladım devamını okumadan. bir de erkeklere saydım senin yüzünde! yok öyle evlenmem diye atar tutarlar, işim olmaz derler 2 ayda evlenirler falan diye. yazıya devam edince acı gerçekle karşılaştım ama, kandırılmışım meğer :(

T.I dedi ki...

Ters Köşe :)

Efsa dedi ki...

özledim valla seni okumayı.

hoş geldin ve gitme- ara verme. :)

deniz dedi ki...

T.İ. hoşgeldin
hayırlı olsun bu arada ama aşkolsun insan düğüne çağırır dimi :p
neyse artık bir dahakine :)

 


TEHLİKELİ İLİŞKİLER © 2008. Design by: Pocket