
Alışveriş merkezlerine bayılırım. Sanırım bu cümleyi kuran tek insan benim, ama öyle. Ya tamam, şu cümlelerin hepsini söylediğinizi duyar gibiyim. Şehrin anasını belliyorlar, trafiği tıkıyorlar, küçük esnafı bitiriyorlar. Bu özelliklerinden ben de nefret ediyorum. Sanki ben anası bellenmiş şehir, tıkalı trafik ve bitik küçük esnaf fetişistiyim. Ben de biliyorum tüm bunları. Ancak tüm bunların sebebini de o alışveriş merkezlerine atmayı mantıklı bulmuyorum. Şehirdeki her şey güzel, tıkır tıkır işliyor da alışveriş merkezleri mi s.kertti ortalığı bi' tek.
Neyse, ne zaman üzerine uzun uzun düşünsem, alışveriş merkezlerini sevdiğimi fark ederim. Nimet onlar nimet. Çünkü o kadar güzel kadını bir araya toplayan bir yer düşünüp tasarlamak her babayiğidin harcı değil. Düşünen bu amaçla mı düşünüp tasarladı bilmiyorum ama tasarladığı şeyin böyle bir yan etkisi olduğu açık. Hani basur tedavisi için üretilmiş ama saç dökülmesini engelleyen ilaçlar gibi bir şey. Evet! Lamı cimi yok. Alışveriş merkezleri, güzel kadın doludur. İnanmıyorsanız gidin bakın.
Ancak alışveriş merkezlerinin en önemli özelliği güzel kadınları içine doldurması değildir. Bu, önemli bir özelliğidir. Ancak en önemlisi değildir.
Leydiiz en Cendılzın,
Şimdi sizlere alışveriş merkezlerinin en önemli özelliğini söyleyeceğim. Birçoğunuz bu gerçeğin farkındaydınız ama hiç dile getirmemiştiniz.
Evet, alışveriş merkezi öylesine mucizevi bir erkek buluşudur ki içeri giren kadınların hepsine sihirli bir takım şeyler yapar. Eğer ki, bir gün bana gelseler ve "Bir alışveriş merkezi kuracağız ama bir türlü isim koyamıyoruz. Ne koyalım T.I? Çaresiz durumdayız. Yardım et bize " deseler. Onlara şöyle yandan yandan kötü adam gibi gülerim ve adını "Sihirli Değnek Alışveriş Merkezi" koyun derim. Bu işin biraz da ruhunu bildiğimden Sihirli Değnek de demem. Çok daha havalı olan ingilizcesini söylerim: "Magic Wand Shopping Mall". Üfff, ne doluşur buna kadınlar düşünemiyorum. Magic Wand, isminin altını da şöyle dolduruyor, "Size dokunan sihirli değnek, sizi baştan aşağı değiştirecek. Artık siz çok şık birisiniz." gibi gibi bişi.
Hanımlar bilmiyorlar ki, o sihirli değnek onların kıyafetlerini değiştirmiyor. Hanımlar! Kıyafetlerinizi değiştiren kendinizsiniz. O sihirli değnek, sizin karakterinizi değiştiriyor, hem de kökten.
Ey burnu havada çok güzel kadın. Artık sen o eski sen değilsin. Eeeeeeey, o barda sana bir kere olsun bana bak diye 10 saniyede bir kestiğim afet. Eeeeeeeey bir kerecik göğüslerine baktım diye küçük çocuğu azarlar gibi bana bakan kadın. İşte şimdi faka bastınız!
Alışveriş merkezleri, çok güzel kadınların, karşı cinse özgüvenlerini kaybettikleri ender yerlerdendir. Özellikle yalnızlarsa ve şöyle en az bi' üç dört mağaza gezmişlerse, emin olun ki son zamanlarda inanılmaz şişmanladıklarını ya da çirkin olduklarını düşünüyorlardır. Halbuki kendileri gerçekten ilik gibidir, ama farkında değillerdir. Üzerlerine inanılmaz derecede çok yakışan elbiselerin bile %80'inin içinde çok şişman göründüklerini düşünen kadınlar. O kadınlar kim biliyor musunuz? O kadınlar tam olarak barda, erkeklerden bakışını itinayla saklayan kadınlardır.
Baylar!
İşte o kadın , o mağazadan çıktığı anda bizim bakışlarımıza muhtaçtır. Hani bir barda dördümüzün birden aynı anda baktığı o kadın var ya. Onun gibi 4 tanesi de senin gözlerinin içine bakar. O gözler şunu der, aynen şunu: “Hey, barda gözlerimin içine bakan yakışıklı. Ben ettim sen etme. Ocağına düştüm. Önce gözlerimin içine bak, sonra beni şöyle süz, tamam kızmicam.Peki peki. Göğüslerde bir iki milisaniye fazla durabilirsin. Süzüşünü tamamla ve sonra bir daha gözlerimin içine bak. Gerçekten de o eski halimden eser mi yok. Söyle bana gözlerinle.” Evet beyler. Burada bizim bakışlarımız değerli. Onlar barlarda nası bizim anamızı ağlatıyorlar. Sıra bizde. Bizler de ana evladıyız. Hadi bakalım. Kural 1: Sakın hepsiyle göz göze gelmeyin. Kasıtlı olarak bakmadığınız her kadın, bir arkanızdaki erkeğin elini güçlendirir. Kadının gözleri ona da da bi şekle söyler bir önce size söylediklerini. Kural 2: Normaldeki beğeni kriterlerinizi en az dörtle çarpın. Gerçekten zamanının Cindy Crawford’ı filan değilse, “Üzülme bebek, taş gibisin.” bakışı atmayın. En fazla “Tamam güzelsin de, hani eksiklerin yok değil.” bakışı atın. O bakış nasıl mı atılır? Of, çok işimiz var sizle çok.
“Tamam güzelsin de, hani eksiklerin yok değil.” Nasıl Atılır?
Öncelikle “Süz beni. Süz beni.” bakışı atan kadının gözlerine “Tamam, mesaj alındı.” Kodunu göndermek gerekiyor. Bunu nasıl yapacağınızı anlatmıyorum, herhalde biliyosunuzdur. Neyse, konuyu dağıtmayalım. Unutmayın hız çok önemli. Çünkü o size doğru yürüyor, siz ona. Yani en fazla birkaç saniyede bitmeli bu iş. Kadın bakışı gönderdi. Hop mesaj alınmıştır bakışını gönderdin. 0,3 saniye gitti bile. Hemen süzme moduna geçtin. Süzüyorum diye kendini ayı gibi hissetme, buna hiç gerek yok. Alışveriş merkezindesin. Ayrıca buna o izin verdi. O istiyor. Yine de bakışlarının vahşi olmamasına dikkat et. Rahatsız edici olma. Avcı değilsin, süzücüsün, bunu unutma. Süzmeye başladın, göğüslerde birkaç milisaniye fazla durabilirsin. Buna o izin verdi. Hatırlasana: “Hey, barda gözlerimin içine bakan yakışıklı. Ben ettim sen etme. Ocağına düştüm. Önce gözlerimin içine bak, sonra beni şöyle süz, tamam kızmicam. Peki peki. Göğüslerde bir iki milisaniye fazla durabilirsin. Süzüşünü tamamla ve sonra bir daha gözlerimin içine bak. Gerçekten de o eski halimden eser mi yok. Söyle bana gözlerinle.”
Ne anlatıyodum ben? Hah, “Tamam güzelsin de, hani eksiklerin yok değil.” bakışı. Unutma, süzerkenki bütün duraklamaların, yukarıdan aşağı inerken olmalı. Yukarıdan aşağı inerken durur, aynı yerde aşağıdan yukarı çıkarken de durursan. Kadın bunu hemen anlar ve “Kendini alamadın di mi? “Evet, biliyorum. Mükemmelim.” bakışı atar. Gol atayım derken kontradan golü yersin. O yüzden duraklamalar, yukarıdan aşağı inerken, unutma. Yukarıdan aşağı indin. Ben bu kadar yazıyorum ama, bütün bu yazdıklarım şimdiye kadar 1,2 saniye filan. En son kadınla tekrar göz göze gelmek üzeresin. İşte “Tamam güzelsin de, hani eksiklerin yok değil.” zamanı. Göz göze geldiniz. “Üzülme bebek, taş gibisin.” Bakışı gibi bir bakış yapacaksın. Ancak en sonunda böyle çok hafif dudaklarınla burnunu kaldırma hareketi yapacaksın. Ancak bu çok hızlı olmak zorunda. Kadın odudaklarının kalkmış burnunun büzüşmüş halini neredeyse hiç görmemeli. Sadece o bir resim olarak bilinç altına işlenmeli. Hani saniyede 24 kare gösterir ya sinemada, o 24 kareden birine başka bir şey koysalar gözümüz görmez ama bilinçaltımıza işler ya. Aynen yapmamız gereken şey bu. Hadi koçlar. Göreyim sizi.
Alışverişmerkezleri, kadınlar için bir mabed gibi görünmekle beraber aslında onlar için tam bir kaos ortamıdır. Bu da erkeklerin çok işine yarar. Üstelik erkekler, “Amaaaan. Alışverişmerkezlerini hiç sevmiyorum.” derler. Bu da erkekleri daha da bir güçlü konuma getirir. Yani ben burada zaten gönülsüzüm havası hep vardır erkeklerde. Dikkat edin. Of, ne işim var burada benim ya havalarında yürürken, hop bir bakış. "Efendim güzel kadın? bana bir şey mi demek istedin bakışlarınla, of neyse neyse tamam, seni de bi süzeyim çok istedin şimdi, kırmayayım.".
Asıl şenlikse kıyafet mağazalarının olduğu katta değildir. Yemek katındadır. Yanlış anlamayın. Ben prensip olarak fast food yemem. Ağzımdan en son bir fast food öğesi geçeli en az yedi sekiz sene olmuştur. Ancak yine de arada bir alışveriş merkezlerinin yemek katına çıkarım. Orada kadınların başka bir hali vardır. “Zaten giydiğim hiçbir şey yakışmadı. Ama yine de çok acıktım. Of. Zaten hep bunlar yüzünden.”
Kadın, alışveriş merkezinin yemek katında bermuda şeytan beşgenindedir. Şu beş köşeye de bir bakın. Kadının güzelliği, özgüveni, iradesi, açlığı ve tabii ki erkekler. İnanın, bu haldeki bir hanımefendiye, ben bile ilişmem. Hepsine, “Güzelsin işte, keyfine bak.” bakışı atarım. Kadınları asla fazla karşına almamak lazım. Akşam barda nasıl olsa evirip çevirip kıçımıza sokacaklar o bakışları :).
Ayrıca alışveriş merkezinde bazılarımız için tüm bu anlattıklarım yaşanırken, bir yanda da, aynı çatı altında acı bir tablo yürür. Ben bir erkek olarak bakamıyorum o sahnelere. Çok kötü oluyorum. Kim için mi? Uzun süreli sevgilisini, uzun süredir kabinin önünde bekleyen erkekler için. Aman Allahım! Onlar için yapılabilecek bir şey yok dostlar. Sizlerden tek ricam, onlara fazla bakmayın. Hem onların kendilerini, hem de sizin kendinizi kötü hissetmemeniz için bu şart. O adamlarla göz göze gelmeyin. Sakın gelmeyin. Gelirseniz de, “Hemen kaç dostum!” bakışı atıp, alışveriş merkezini terk edin. Terk etmezseniz, alışveriş merkezinde yürüyen kadınlar sizin gözlerinizde o özgüvensizliği görürler. Ve size “Gözlerini kaçır çabuk benden. Bana bakmak senin neyine” bakışı atarlar.
Bir acı tablo daha. Bu kabin önünde bekleyen erkeklerin hepsinin ortak özelliği nedir biliyor musunuz? Ben biliyorum. Bu adamların hepsinin elinde aynı şey vardır. Hepsi istisnasız olarak ellerinde hemen önlerindeki kabinde sevgililerinin içine girmeye çalıştıkları elbisenin bi’ büyük bedenini tutarlar. Korkunç.
Magic Wand Shopping Mall'da erkeklerin bir büyük beden elbiseyle kabin önünde beklemesi kesin olarak yasak olacak.
İşin özeti, alışveriş merkezinde tanıştığım bir kadının hikayesini anlatacaktım size. Yine esas lakırdıya gelemeden bi araba laf zırvaladım. En azından hikayemin altyapısı tamam. Tanıştığım kadının kod adı mı? Güldürmeyin beni. Tabii ki Mango :)