6 Haziran 2013 Perşembe
9 Ekim 2012 Salı
Badem ve Bay Linea
30 Ocak 2012 Pazartesi
Dünya kadar...
Geçen gün bir bardayız. Eğlenceli grubumuz üç kişiden müteşekkil. Ben, Lafonten ve Lafonten’in sevgilisi (ki ben kendisine Cable Girl derim. Çünkü cep telefonunu hep kulaklıkla kullanır). Ben bira içiyorum, Lafonten de öyle. Cable Girl de fındıklı votka içiyor. Lafonten bira almaya gitti. Sağolsun kendine bira kibarlık yapmış benim şişem bitmeden bana da almış. “Neyse ver, kırk yılın başı beni bi' düşündün şimdi kırmayayım seni. “ dedim. Böylelikle bir anda elimde iki tane bira oluverdi. Ayyaş gibi dikiliyorum. Tablo şu:
Benim elimde iki şişe bira. Cable Girl‘ün elinde ise fındıklı votka. Karşımızda da Lafonten. Bu salak bi’ bana baktı bi’ kıza baktı. Sonra şöyle bir özdeyişle geldi,
“Dünya kadar biran olacağına, fındık kadar votkan olsun.?”
Bu saçma şeyi tarihin sayfalarına not etmeden duramadım. Sen gel bu adamdan o gece arapas bekle, muz orta bekle. Mümkün mü? Soruyorum sizlere mümkün mü?
18 Kasım 2011 Cuma
Masallar masallar...
28 Ekim 2011 Cuma
Ruh ikizimi buldum...
Özetle, aylardır nerelerdeydin diyenlere şöyle yukarıdaki gibi doyurucu bir cevap verebilsem, özrüm olurdu. Ama nerdeeeeeeeeeeeeeeeeeeeee? Koca bir yıl, “Saçlarını güzel yapsa 7,5’tan 7,7’ye çıkar.”, “Off, su içinde 8”, “Kotla iyi ama, abiyeyle de bi görmek lazım.”, “Sırf moda diye şekil şalvar giyen kadınları hayatımızdan çıkartmanın bir yolu olmalı, onu bulmalıyım.” gibi duygu ve düşüncelerle geçti. Geçen gün kendimi google earth’de Dominik dolaylarında ıssız ada ararken buldum. “Şekil şalvar” giyen kadınları oraya bırakma fantazim var. Sizin de bir fikrinizi alayım. Şurası bana uygun görünüyor ama siz ne dersiniz. Kuzey Atlantik’te şirin mi şirin bir ada. Henüz bir adı yok. Bence bu da bir avantaj. İsmini de kendileri koyarlar. Bakalım, kısmet. Kış yaklaştı ya, etekler, sırtı açık güzel elbiseler filan nispeten hayatlarımızdan çıkıyor. Bazı kadınlar var ki, hayatlarındaki bu boşluğu şekil şalvarla doldurmaya çalışıyorlar. Kuzey Atlantik açıkları iyidir, bence.
Öyle bir üşengeç oldum ki bu blog mevzusunda, az evvel blogu açıp ulan en son nerede kalmıştım diye son birkaç yazdığımı okudum. Sonunu anlatmam gereken bir Heidi Klum vakit tamam anım kalmış. Onu kısa bir cümleyle bitireyim. Peter’lik bizi bozar. Şimdi de bunca aydır neler yaptığımı hap yapıp yazacağım, ki blogda zaman kayması olmasın. Kısa kısa, kimler geldi geldi geçti. Evet sevgili okuyucular,sıradaki bölümümüzün adı : “Özet geç P.ç”
1- Ruh İkizimi Buldum
Zaman zaman bu ve benzeri konularda büyük konuşan bir insanım. Genelde yanılmam ama, hayat bu işte. Ne demiş atalarımız? “Büyük konuşanın, g.t oluşu da büyük olur.” Atalarımız tam olarak bu şekilde söylememiş olabilirler ama demek istedikleri kesin olarak bu. Eminim. Ben hiç inanmazdım öyle şeylere. Yok efendim herkesin bi ruh ikizi vardır, hayalet üçüzü vardır gibi safsatalara. Ta ki Sanem ve Sinem’i görene kadar. Tek yumurta ikizleri. Yani insan ister istemez, ne yumurtalar var dünyada diye düşünmeden edemiyor. Tek yumurtadan nasıl öyle iki güzellik çıkar, inanamıyor. Benim ruh ikizim onlarmış meğer... Bunca yıl ben mesnetsiz mesnetsiz atıp tutmuşum. Hayatları, her aşırı benzeyen ikizin olduğu gibi birbirlerinin yerine okulda sınava girme, herkesin onları karıştırması, çocukluk resimlerinde annelerinin bile ayırdedememesi gibi hikayelerle dolu. İnanın, anaları önce birini doğurmuş sonra öbürünü de CC’lemiş gibi. Kaç yaşlarına gelmişler hala da benzer giyiniyorlar sağolsunlar, milletle dalga geçer gibi. 1,70, kumral, keskin yüz hatları. dar kot pantolon üzeri gömlek, gömlek üzeri kolları uzun beli kısa ve dar ceketler, ceketler omuzları bi’ geniş gösteren cinsten. Bu arada, isimleri Sanem ve Sinem değil tabii ki, hemen anlaşılır gerçek isimlerini yazsam. Ancak böyle birbirine benzeyen iki isimleri var.
Ben bir kez bile karıştırmadım ikisini. Jest ve mimiklerden, bi' de kol kalınlığından hemen etiketlerimi koydum. Azıcık daha kalın kolu olan Sanem, kalın'ın a'sı Sanem! Olay bu kadar kolay. Niye karıştırıyor insanlar anlamadım. Samimiyetimiz, benim onları zerre karıştırmamamla başladı ve devam etti. Hikayenin devamını anlatmayacağım, çünkü bölümümüzün başlığı "özet geç p.ç". Sona atlayayım. Ayrılık kötü olmadı, onlar hala benim ruh ikizlerim. Bu arada, yanlış anlaşılma olmasın, katiyen öyle bir aşk üçgeni olmadı. Onlar öyle tipler değildi; ondan öte zaten beni bilirsiniz, gönül adamıyım ben, tek kalbim var.
ya yine çok uzattım galiba 2 ve 3'ü bir sonraki posta saklayayım.
Sevgiler, saygılar
T.I
Önemli Edit: Ya şu yazdıklarımı okuyup, hala evlendiğimi sanan insanlar var. Yok öle bişi, bi daha okusunlar...